Bir
“adam” daha tanıdım fani ömür denen ne idüğü belirsiz boşlukta. Önce “kardeş”
dedim, sonra baktım ki öz kardeşim olmuş. Bir kız çocuğunu en çok babası korur
kollar, hadi onu da yapamadı uzaktan uzağa o mesafelerde, “ne yaparsan yap
arkandayım” der. Bana o güveni işte bu oğlan kardeş verdi. Hep istediğimiz
sorgulanmamaktır şu hayatta. Yaptığımız saçmalıkları sorgulamasın isteriz
eşimiz dostumuz. Ama o Deniz ADA sorguladı bana dair olan her şeyi.
Sorgulayışında suçlama yoktu, özbeöz kardeşlik vardı. Çünkü Ece’sini nasıl
sahiplendiyse gurbetinde, sınavında, beni de öyle sahiplendi. Belki daha çok
doluydum ona göre bu gurbetlerde. Ama yalnızdım işte. O da hiç bırakmadı elimi.
Yarın Hamburg’una dönse de, on yıl dahi geçse bir araya geldiğimizde kaldığımız
yerden devam edeceğiz eminim.
Neye mi?
Rakı içmeye.
Rakıyı
sek içer o. Adamlığını test etmeyi o saatten sonra bıraktım zaten. Yani rakıyı
susuz içtiğini gördükten sonra.
Karşındaki
arkadaş, eş, dost her neyse senin kahvenden tut rakına kadar neyi nasıl
içtiğini biliyorsa, ötesi sorgulanmaz.
Bizde
beklentiler hep düşüktü. Sadece istedik kardeşimiz rakıyı nasıl içtiğimizi
bilsin. Öyle olursa bizi iyi tanıyordur çünkü.
Zerre
tanımadığın biriyle gece üçten sabah ona kadar sohbet edebiliyorsan dinlemeyi
iyi biliyorsun demektir.
Ben iyi bilirim –mütevazi olamam– o da çok iyi bilir dinlemeyi. Küçümsemeyelim, herkes karşısındaki dinlemez dinleyemez kolay kolay.
Kan
çekmiş bir kere canına yandığım Ege’sinden. Acılarımız, yaşadıklarımız bir
olmasa da birmiş gibi yapmayı öğrendik.
Hayallerimiz
de bir oldu bak şimdi. Ona göre Hamburg’da, bana göre Ayvalık Alibey Cunda
adasında bir sahil meyhanesi.
Mavi
beyaz tüm sandalyeler ve müziklerin sıralamasını bizim yaptığımız.
Aslında
sadece ‘playlist’ yapmak için meyhane açmak istediğimiz doğrudur. Mekanı biz
batırırız diye de düşünmüyor değiliz ama, hayal ya işte. Çardaklar olsun
üstünde, herkes efkardan içsin, keyfe rakı içebilen azdır çünkü.
Bir
de ne öğrenmiştik “önce kiminle içtiğine bakacaksın sonra kime içtiğine, çünkü
kolay kırılır rakı kadehi” tabelamız olsun.
Bizi
kimler yarı yolda bıraktıysa ders olsun birer birer, biz birbirimizin
kıymetini bildikten sonra önemi yok mekanların.
Özetle
bu adam benim düğünümde kerimoğlu oynayacak adamdır a dostlar. Daha nasıl
göstereyim ki sevdiğimi? Benim için kıstaslar böyle; rakıyı susuz içenler,
kerimoğlu veya harmandalı oynayabilenler. Ama bizler için, bizim yanımızda.
İyi
ki varsın Deniz ADA, sarhoşun mektubu okunur mu okunmaz mı tartışalım istersen
gel bi. Umarım hayal ettiğin her şey senin kapını çalsın daha fazla emek sarf
etmeden. Ki gitme bir yerlere.
Eğer
çevrende senin muhabbetini seven ya da sadece muhabbetin için her gün hem de
her gün yanına gelen insanlar varsa, onları kimselere değişme!
Bugüne
kadar her şeyi ben yapacağım, çözeceğim diyordun hani noldu?
Sadece
sabahları seni işe bırakan adama kızıyordun “benliğimden gidiyor” diyerek. Noldu da
koyverdin şimdi, noldu da senin için çabalayanları hoş görüyorsun?
Çünkü
çıkarsızlar!
İyi
ki de varlar.
Hadi
gel saçma sapan bir dürümcüde gitar çalıp Haktan şarkıları söyleyelim
Beethoven’cuların yanında.
Senin
bu hayatta yitireceğin hiçbir şeyin yok. Bu dünyaya çırılçıplak geldiğinin ve
çırılçıplak öleceğinin de farkındasın. Şimdi de çırılçıplaksın işte, ne çıkar
var, ne korku, ne endişe: Bembeyaz bu boşluk sendeki. Zaten oldum olası hep
uçurumun kenarında yaşadın; ancak bu sefer farklı! Şiirin tamamı için: Saman Sarısı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder